KEMERALTI'NDA İZMİR HANLARI
KIZLAR AĞASI HANI:
Kızlar Ağası Hanı, Kemeraltı'nda Halim Ağa Çarşısı'ndan Hisar önüne giden yol üzerinde, arka duvarı Hisar Camii avlusuna, bir yanı ise Bakır Bedesteni'ne bitişik konumdadır. Kapı üzerindeki kitabeye göre 1157 (1741) yılında I. Mahmud'un Kızlar Ağası Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmıştır. Bazı yazarlar, kitabedeki açık ifadeye karşın hanın inşa tarihini 1779 olarak belirtmektedir. 1768'de İzmir'e gelmiş olan B.de Riedesel'in bu handan büyük övgü ile söz ettiği ayrıca, Hacı Beşir Ağa 1746'da ölmüş olduğu için 1779 yılı olsa olsa 1778 depreminden sonra hanın onarılma tarihi olabilir. Bu han, Hacı Beşir Ağa'nın diye hayır eserlerini yaşatmak için vakfettiği binalardan biridir. İzmir'deki eski kagir hanlar genellikle kare ya da dikdörtgen açık bir avlu etrafında, tek ya da iki katlı olarak inşa edilmişti. Bunlardan bazılarında hem avluya, hem de sokağa bakan dükkanlar bulunmakta idi. Kızlar Ağası Hanı da bu hanların ayakta kalmış en önemli örneğidir. Kızlar Ağası Hanı iki katlı ve dört kapılıdır. Avlusunun ortasında bulunan mescid bugün dini özelliğini yitirmiş, alt katı kahve, üstü ise halı ve kilim satan bir mağaza olarak kullanılmaktadır. Kızlar Ağası Hanı 1989 yılında restorasyon amacıyla yeniden inşa edilmek için kullanım dışı bırakılmıştır. Günümüzde restore edilmiş haliyle hizmet vermektedir.
--------------------------------------------------------------------------------
ÇAKALOĞLU HANI:
Yine 18.yy. Osmanlı dönemi eserlerinden biri olan Çakaloğlu Hanı İzmir'in önemli tarihi eserleri arasında yer alır. Han, uzun dikdörtgen planlıdır. ve üstü tonozlu kapalı bir çarşı şeklindedir. Başka sokağa açılan yuvarlak kemerli büyük demir bir kapısı bulunur. Kapının üstünde kitabe yeri gibi bir boşluk vardır. Aynı boşluk diğer kapının üstünde de bulunmaktadır. Kapının iki yanında 1805 tarihli mermerden yapılmış bir sebil ve çeşme bulunmaktadır. Sebil'i Hacı Ahmed'in yaptırdığı üstündeki yazıdan anlaşılmaktadır. Sebil ve çeşme aynı mimari tarzda olup lalebarok üslupta son derece güzel kabartmalarla süslenmiştir. Bugün bakımsız olmakla birlikte oldukça sağlam olan çarşı dükkanları depo olarak kullanılmakta ve mülkiyeti şahıslara ait bulunmaktadır.
--------------------------------------------------------------------------------
DİĞER HANLAR:
Hanlar ve Bedestenlerin İzmir'in Osmanlı-Türk çehresi içinde son derece önemli bir yere sahip olduğu açıktır. Özellikle 17. ve 18.yy.da gelişen bu mimarinin tipik örneklerinden bugüne kalanlar son derece azdır. Varolanlar da bakımsızlık nedeniyle harap durumdadır. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın yapımını başlattığı ve kendisinden sonra tamamlanan "Vezir Han" oldukça büyük ve geniştir. Yangınlara karşı son derece dayanıklı ve korumalı inşa edilen "Küçük Vezir Han" da önemli hanlar arasında yer alan diğer önemli bir yapıdır. Duvarları taş ve tuğla dizili olarak inşaa edilen üzeri beşik tonozlarla örtülü merdivenli bir girişten çıkılır. Bugün orijinarlitesini tümüyle yitirmiş durumdadır. Girit Hanı, ne yazık ki yok edilmiştir. 19.yy. Osmanlı eserleri arasında olup, bugüne belli ölçüde kalabilen hanlar arasında; Mirkelam Han, Esir Han, Küçük Demir Han sayılabilir.
13 Eylül 2007 Perşembe
İZMİR'İN TARİHİ YAPILARI -2
Borsa Sarayı:
1891'de kurulan ve Türkiye'de ilk ticaret borsası, 1919'a kadar bugün Gümrük Posta Müdürlüğü olan yapıda, işgalden sonra Gümrük'deki bir fabrikada, kurtuluştan sonra ise Metveler sokaklarındaki değişik yapılarda etkinliğini sürdürmüştür. 1928'de, özel olarak inşa edilen ve halen kullanılmakta olan Borsa Sarayı'na taşınmıştır. Sivri kemerleri, bitkisel motifli alçak kabartmaları, sütunçe (sahte sütun) ve kabaraları (yarım küre şeklinde kabartma) ile İzmir Borsa Sarayı, Osmanlı ve Selçuk mimarisinden esinlenmiş olan 1. Milli Mimari döneminin İzmir'deki en önemli örneklerinden biridir.
--------------------------------------------------------------------------------
Zübeyde Hanım:
Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanımın mezarı anıt şeklinde 1940 yılında İzmir Belediyesi tarafından Karşıyaka semtinde yaptırılmıştır.
--------------------------------------------------------------------------------
Vakıflar Bankası:
Çatalkaya Hanı 1931'de Mimar Mühendis Kemal Bey tarafından yapılmıştır. Yapı, 1. Milli Mimari ve Art Deco stillerinin özelliklerini taşımaktadır.
--------------------------------------------------------------------------------
Ziraat Bankası Merkez Binası:
İzmir Ziraat Bankası 1930'da yapılmıştır. Hem 1. Milli Mimari hem de Art Deco stillerinden izler taşıyan bu yapı, camlı tavanlı banka holü, özel bir duvar sistemi olan kasa dairesi ve ağır kapıları ile banka mimarisinin ilginç örneklerindendir.
--------------------------------------------------------------------------------
İZMİR'İN ÜNLÜ CAMİLERİ
Konak Camii
Tarih kesin olarak belli olmasa da, caminin bir 18.yy. yapısı olduğu anlaşılmaktadır. Bir öğrenci çalışmasında ise vakıf kayıtlarında caminin 1309 (1891-1895) tarihinde inşa olduğunun belirtildiği yer almaktadır.Birinci Dünya Savaşı yıllarında Vali Rahmi Bey'in camiyi onarttığı bilinmektedir. Caminin kapısı üzerinde bulunan mermer süslemeler ile, Mimar Tahsin Sermet'in yaptığı olan Milli Kütüphane ve Milli Sinema'daki mermer süslemelerin benzerliği göz önüne alınırsa, bu onarımın Mimar Tahsin Sermet tarafından yapılmış olduğu düşünülebilir.
--------------------------------------------------------------------------------
Kemeraltı Camii
İzmir'in belli camilerinin sıralandığı Anafartalar Caddesi kenarında, eski içliman kıyısındadır. 1690 tarihinde inşa edilmiştir. Anafartalar caddesi ile 853 ve 856. Sokaklar arasında bulunan bu cami, 1812 yılında esaslı bir tamir görmüştür. Etrafında medrese, kütüphane ve sebili de vardı. Zeminde olup, tek bir kubbe, bütün cami sathını örter.
--------------------------------------------------------------------------------
Başdurak Camii
Hacı Hüseyin Camii ile ilgili en eski kaynak Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde yer almaktadır. Evliya Çelebi, caminin yapısal özelliklerini belirttikten sonra kapı üzerinde yer aldığını söylediği bir kitabenin metnini vermektedir:
"Kıldı hoş sa'y-ı himem sıdk ile ol Hacı Hüseyin..Yapıldı bu kabe-i uşsak-ı zehi cay-i emin İtmamın görücek dedi şifayi tarihin Barek-Allah zehi cami-i firdevs-i berin. Sene: 1062 (1652)"
Daha sonraki yıllara ait çeşitli vakfiyelerde Hacı Hüseyin Camii'nden söz edilmekte, 19. yy.'dan sonra ise cami, bulunduğu mevkiin adını alarak Başdurak Camii olarak anılmaktadır. Hacı Hüseyin Efendi'nin kimliği ve yaşadığı dönem ile ilgili olmamasının yanı sıra, caminin yapılış dönemine ait vakfiyesi de bulunmamaktadır. Evliya Çelebi'nin sözünü ettiği kitabe halen camide bulunmadığından, cami ile ilgili en eski kesin bilgi kapı üzerinde yer alan ve 1188 (1774/75) yılında onarım yapıldığını belirten kitabedir. Bu kitabede, onarımın kimin tarafından yaptırıldığı belirtilmemesine karşılık, bazı vakfiyelerde adı geçen Hacı Ahmed Said Efendi'nin onarımı gerçekleştiren kişi olduğu kanısı belirmektedir. Hacı Ahmed Said Efendi, gene aynı vakfiyelerden anlaşıldığına göre bir de kütüphane kurmuştur.
--------------------------------------------------------------------------------
Kestane Pazarı Camii
Kestane Pazarı Camii, eski iç liman kenarında olması nedeniyle Evliya Çelebi, minareyi güçlükle oturttuklarından sözeder. Çelebi'ye göre 1667 yılında yapılan camii, kare bir mekan üzerine büyük bir kubbeyle etrafında dört kubbeden oluşmaktadır. Son derece güzel olan mihrabın Selçuk'taki İsa Bey Camiinden getirtildiği söylenir. Giriş kapısı üzerinde bir kitabenin yer aldığı Kestane Pazarı Camiinin son cemaat yerinde üç kubbe bulunur. 872 ve 882. sokaklardadır.
--------------------------------------------------------------------------------
Şadırvan Camii
Cihannüma'ya göre İzmir'in Ulucamii olan "Niflizade Camii" bu olmalıdır. Zira "derya tarafında ve denize yakın" idi. Anafartalar ile 912 sokak köşesinde olup, ismini altında ve yanında bulunan şadırvanlardan almıştır. Evliya Çelebi caminin yapılışı için 1636 tarihini vermektedir. 1815 yılında da önemli bir tamir görmüştür. Evliya Çelebi'nin "bir beyaz inciye" benzettiği bu caminin altında o zamanlar "serapa aktar dükkanları" vardır.
--------------------------------------------------------------------------------
Hisar Camii
1872 yılında kale arkasında, bugünkü Kemeraltı iş merkezi Hisarönü mevkiinde bulunan camii, 1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortada bir büyük kubbe sekiz fil ayak üzerinde durmakta, yanlarda üçer büyük, geride üç küçük ve son cemaat yerinde yedi küçük kubbesi vardır. Batısında bulunan minaresi tek şerefelidir. Mihrap minber ve vaaz kürsüsü son derece özenli işlenmiş tezyinata sahiptir. Sütun başlıkları ve diğer süslemeleri oldukça korunmalı bir durumda günümüze gelebilmiştir. Camii 1813, 1881, 1927 ve 1980'li yıllarda onarım görmüştür.
--------------------------------------------------------------------------------
Hatuniye Camii
Anafartalar Caddesi ile 943 sokak köşesinde olup eskiden yanında geniş bir medresesi de vardı. 17. yy. başlarında Tayyibe Hatun adında hayırsever bir kadın tarafından yaptırılmıştır. Bir büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü, iki eklentili bu gayrimuntazam planlı camii, 1737'de önemli bir tamir gördü.
--------------------------------------------------------------------------------
Hisar Camii
1872 yılında kale arkasında, bugünkü Kemeraltı iş merkezi Hisarönü mevkiinde bulunan camii, 1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortada bir büyük kubbe sekiz fil ayak üzerinde durmakta, yanlarda üçer büyük, geride üç küçük ve son cemaat yerinde yedi küçük kubbesi vardır. Batısında bulunan minaresi tek şerefelidir. Mihrap minber ve vaaz kürsüsü son derece özenli işlenmiş tezyinata sahiptir. Sütun başlıkları ve diğer süslemeleri oldukça korunmalı bir durumda günümüze gelebilmiştir. Camii 1813, 1881, 1927 ve 1980'li yıllarda onarım görmüştür.
1891'de kurulan ve Türkiye'de ilk ticaret borsası, 1919'a kadar bugün Gümrük Posta Müdürlüğü olan yapıda, işgalden sonra Gümrük'deki bir fabrikada, kurtuluştan sonra ise Metveler sokaklarındaki değişik yapılarda etkinliğini sürdürmüştür. 1928'de, özel olarak inşa edilen ve halen kullanılmakta olan Borsa Sarayı'na taşınmıştır. Sivri kemerleri, bitkisel motifli alçak kabartmaları, sütunçe (sahte sütun) ve kabaraları (yarım küre şeklinde kabartma) ile İzmir Borsa Sarayı, Osmanlı ve Selçuk mimarisinden esinlenmiş olan 1. Milli Mimari döneminin İzmir'deki en önemli örneklerinden biridir.
--------------------------------------------------------------------------------
Zübeyde Hanım:
Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanımın mezarı anıt şeklinde 1940 yılında İzmir Belediyesi tarafından Karşıyaka semtinde yaptırılmıştır.
--------------------------------------------------------------------------------
Vakıflar Bankası:
Çatalkaya Hanı 1931'de Mimar Mühendis Kemal Bey tarafından yapılmıştır. Yapı, 1. Milli Mimari ve Art Deco stillerinin özelliklerini taşımaktadır.
--------------------------------------------------------------------------------
Ziraat Bankası Merkez Binası:
İzmir Ziraat Bankası 1930'da yapılmıştır. Hem 1. Milli Mimari hem de Art Deco stillerinden izler taşıyan bu yapı, camlı tavanlı banka holü, özel bir duvar sistemi olan kasa dairesi ve ağır kapıları ile banka mimarisinin ilginç örneklerindendir.
--------------------------------------------------------------------------------
İZMİR'İN ÜNLÜ CAMİLERİ
Konak Camii
Tarih kesin olarak belli olmasa da, caminin bir 18.yy. yapısı olduğu anlaşılmaktadır. Bir öğrenci çalışmasında ise vakıf kayıtlarında caminin 1309 (1891-1895) tarihinde inşa olduğunun belirtildiği yer almaktadır.Birinci Dünya Savaşı yıllarında Vali Rahmi Bey'in camiyi onarttığı bilinmektedir. Caminin kapısı üzerinde bulunan mermer süslemeler ile, Mimar Tahsin Sermet'in yaptığı olan Milli Kütüphane ve Milli Sinema'daki mermer süslemelerin benzerliği göz önüne alınırsa, bu onarımın Mimar Tahsin Sermet tarafından yapılmış olduğu düşünülebilir.
--------------------------------------------------------------------------------
Kemeraltı Camii
İzmir'in belli camilerinin sıralandığı Anafartalar Caddesi kenarında, eski içliman kıyısındadır. 1690 tarihinde inşa edilmiştir. Anafartalar caddesi ile 853 ve 856. Sokaklar arasında bulunan bu cami, 1812 yılında esaslı bir tamir görmüştür. Etrafında medrese, kütüphane ve sebili de vardı. Zeminde olup, tek bir kubbe, bütün cami sathını örter.
--------------------------------------------------------------------------------
Başdurak Camii
Hacı Hüseyin Camii ile ilgili en eski kaynak Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde yer almaktadır. Evliya Çelebi, caminin yapısal özelliklerini belirttikten sonra kapı üzerinde yer aldığını söylediği bir kitabenin metnini vermektedir:
"Kıldı hoş sa'y-ı himem sıdk ile ol Hacı Hüseyin..Yapıldı bu kabe-i uşsak-ı zehi cay-i emin İtmamın görücek dedi şifayi tarihin Barek-Allah zehi cami-i firdevs-i berin. Sene: 1062 (1652)"
Daha sonraki yıllara ait çeşitli vakfiyelerde Hacı Hüseyin Camii'nden söz edilmekte, 19. yy.'dan sonra ise cami, bulunduğu mevkiin adını alarak Başdurak Camii olarak anılmaktadır. Hacı Hüseyin Efendi'nin kimliği ve yaşadığı dönem ile ilgili olmamasının yanı sıra, caminin yapılış dönemine ait vakfiyesi de bulunmamaktadır. Evliya Çelebi'nin sözünü ettiği kitabe halen camide bulunmadığından, cami ile ilgili en eski kesin bilgi kapı üzerinde yer alan ve 1188 (1774/75) yılında onarım yapıldığını belirten kitabedir. Bu kitabede, onarımın kimin tarafından yaptırıldığı belirtilmemesine karşılık, bazı vakfiyelerde adı geçen Hacı Ahmed Said Efendi'nin onarımı gerçekleştiren kişi olduğu kanısı belirmektedir. Hacı Ahmed Said Efendi, gene aynı vakfiyelerden anlaşıldığına göre bir de kütüphane kurmuştur.
--------------------------------------------------------------------------------
Kestane Pazarı Camii
Kestane Pazarı Camii, eski iç liman kenarında olması nedeniyle Evliya Çelebi, minareyi güçlükle oturttuklarından sözeder. Çelebi'ye göre 1667 yılında yapılan camii, kare bir mekan üzerine büyük bir kubbeyle etrafında dört kubbeden oluşmaktadır. Son derece güzel olan mihrabın Selçuk'taki İsa Bey Camiinden getirtildiği söylenir. Giriş kapısı üzerinde bir kitabenin yer aldığı Kestane Pazarı Camiinin son cemaat yerinde üç kubbe bulunur. 872 ve 882. sokaklardadır.
--------------------------------------------------------------------------------
Şadırvan Camii
Cihannüma'ya göre İzmir'in Ulucamii olan "Niflizade Camii" bu olmalıdır. Zira "derya tarafında ve denize yakın" idi. Anafartalar ile 912 sokak köşesinde olup, ismini altında ve yanında bulunan şadırvanlardan almıştır. Evliya Çelebi caminin yapılışı için 1636 tarihini vermektedir. 1815 yılında da önemli bir tamir görmüştür. Evliya Çelebi'nin "bir beyaz inciye" benzettiği bu caminin altında o zamanlar "serapa aktar dükkanları" vardır.
--------------------------------------------------------------------------------
Hisar Camii
1872 yılında kale arkasında, bugünkü Kemeraltı iş merkezi Hisarönü mevkiinde bulunan camii, 1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortada bir büyük kubbe sekiz fil ayak üzerinde durmakta, yanlarda üçer büyük, geride üç küçük ve son cemaat yerinde yedi küçük kubbesi vardır. Batısında bulunan minaresi tek şerefelidir. Mihrap minber ve vaaz kürsüsü son derece özenli işlenmiş tezyinata sahiptir. Sütun başlıkları ve diğer süslemeleri oldukça korunmalı bir durumda günümüze gelebilmiştir. Camii 1813, 1881, 1927 ve 1980'li yıllarda onarım görmüştür.
--------------------------------------------------------------------------------
Hatuniye Camii
Anafartalar Caddesi ile 943 sokak köşesinde olup eskiden yanında geniş bir medresesi de vardı. 17. yy. başlarında Tayyibe Hatun adında hayırsever bir kadın tarafından yaptırılmıştır. Bir büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü, iki eklentili bu gayrimuntazam planlı camii, 1737'de önemli bir tamir gördü.
--------------------------------------------------------------------------------
Hisar Camii
1872 yılında kale arkasında, bugünkü Kemeraltı iş merkezi Hisarönü mevkiinde bulunan camii, 1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortada bir büyük kubbe sekiz fil ayak üzerinde durmakta, yanlarda üçer büyük, geride üç küçük ve son cemaat yerinde yedi küçük kubbesi vardır. Batısında bulunan minaresi tek şerefelidir. Mihrap minber ve vaaz kürsüsü son derece özenli işlenmiş tezyinata sahiptir. Sütun başlıkları ve diğer süslemeleri oldukça korunmalı bir durumda günümüze gelebilmiştir. Camii 1813, 1881, 1927 ve 1980'li yıllarda onarım görmüştür.
İZMİR'İN TARİHİ YAPILARI -1
SAAT KULESİ:
İzmir'in en bilinen sembollerinden biridir. Güzelliği ve narinliği ile Konak Meydanı'nı süslemektedir.1901 yılında 2. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yılı için Sadrazam Küçük Said Paşa tarafından yaptırıldı. 25m yüksekliğindeki kulenin saati, Alman İmparatoru 2. Wilhelm'in armağanıdır. Dört köşesinde çeşmeleri bulunan Saat Kulesi'nin yazıtı yoktur. Hükümet Sarayı, Belediye binası ve Konak camii ile birlikte Konak Meydanı'nın kimliğini oluşturur.
--------------------------------------------------------------------------------
ASANSÖR:
İzmir'in Musevi kültürünü yansıtan Asansör Kulesi, Nesim Levi Bayraklıoğlu isimli bir Musevi tarafından yaptırılıp kente armağan edilmişti. Günümüzde kentin en turistik yerlerinden biridir. 1907 yılında Karataş semtinde yaptırılmış olan Asansör, yaklaşık 40m yükseklikteki Halil Rıfat Paşa caddesine çıkışı sağlar.
--------------------------------------------------------------------------------
HÜKÜMET KONAĞI:
1868-1872 yılları arasında inşa edilmiş olan Hükümet Konağı, İzmir için mimari özelliğinden çok, Kurtuluş Savaşı'ndaki yeri nedeniyle önemli olan bir yapıdır. 9 Eylül 1922'de Türk ordusunun İzmir'e gelmesi ile Hükümet Konağı'na çekilen Türk Bayrağı adeta zafer ile özdeşleşmiş bir görüntüdür. Bu nedenle, Konak 1970'de yandıktan sonra 1971 yılında açılan Yeni Hükümet Konağı mimari proje yarışmasında, yapının bayrağın çekilmiş olduğu balkonlu bölümünün korunması öngörülmüştür. 1970'lerin ortalarında tümüyle yıkılan Konak, uzun süren tartışmalar sonucunda 1980'den sonra cepheleri orijinaline çok yakın bir şekilde yeniden inşa edilmiştir.
--------------------------------------------------------------------------------
DOKUZ EYLÜL ANITI:
İzmir'in 1922 yılında kurtuluşu esnasında şehit düşen Türk askerleri için yapılmış olan anıt, Halkapınar semtinde bulunmaktadır.
--------------------------------------------------------------------------------
PASAPORT İSKELESİ:
1867'de başlayan İzmir Limanına inşaatının bir bölümünü oluşturan Pasaport rıhtımı, 1876'da Fransız Guiffray şirketi tarafından ve İngiliz mühendislerin projelerine göre bitirilmişti. 1884'de kurulan İzmir Körfezi Osmanlı vapurları Hamidiyye Anonim Şirketi, Karşıyaka, Alaybey, Osmanzade, Turan, Bayraklı, Pasaport, Konak, Karataş, Salhane ve Göztepe vapur iskeleleri arasında sekiz gemilik filo ile hizmet veriyordu. Günümüzdeki Pasaport İskelesi ise örneklerine Cumhuriyet'in ilk yıllarında rastladığımız, Osmanlı ve Selçuk mimarlığından esinlenen 1. Milli Mimari stilindedir.
--------------------------------------------------------------------------------
İZMİR ATATÜRK LİSESİ:
1888'de kurulan İzmir İdadisi, Konak'ta bir yapıda öğretime başlamış, işgalden sonra ise bu yapı adliyeye tahsis edilmiştir (adı geçen yapı Hükümet Konağı'na bağlı ve şimdi yıkılmış olan eski Adliye'dir). Kuruluşundan bir süre sonra Mekteb-i Sultani adını alan bu eğitim kurumu, 1925'den sonra Rum Gündüzlü Kız Okulu'na taşınmıştır. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra İzmir Erkek Lisesi ve İzmir Birinci Erkek Lisesi olarak anılan okul, 1942'de İzmir Atatürk Lisesi adını almıştır.
--------------------------------------------------------------------------------
İLK KURŞUN ANITI:
Yunan ordusunun İzmir'i işgali sırasında, karaya çıkan düşman askerlerine karşı ilk kurşunu sıkarak, Türk direnişinin ilk örnek davranışını gösteren ve ardından şehit olan gazeteci Hasan Tahsin adına dikilen ve onu ilk kurşunu sıkarken gösteren heykel- anıt bugün Konak Meydanındadır. Anıt, 1974'te yaptırılmıştır.
--------------------------------------------------------------------------------
TURİZM İL MÜDÜRLÜĞÜ:
1891'de kurulan İzmir Ticaret Borsası, 1919'a kadar bu yapıda etkinliğini sürdürmüş, işgalden sonra 1921'de ise Yunan Milli Bankası'nın kullanımına ayrılmıştır. 1922'den sonra İzmir Merkez Postanesi ve Paket Postanesi olan yapı, halen İzmir Turizm Bölge Müdürlüğüdür. İzmir'deki 19. yy. sonu 20. yy. başı kagir mimarisinin tipik bir örneğidir.
--------------------------------------------------------------------------------
ALSANCAK GARI:
Robert Wilkin adlı İzmirli İngiliz tüccar ile dört ortağı 1855'te İzmir-Aydın demiryolu için imtiyaz talebi ile Osmanlı Hükümeti'ne başvurmuş ve 1856'da imzalanan sözleşme ile bu imtiyazı almışlardı. 1857'de şirket el değiştirmiş ve "İzmir'den Aydın'a Osmanlı Demiryolu" adını almıştı. 1857'de Vali Mustafa Paşa döneminde temeli atılan demiryolunun başlangıcında yer alan Alsancak (o günkü adıyla Punta) Garı, 1858'de hizmete açıldı.
--------------------------------------------------------------------------------
ATATÜRK ANITI:
Cumhuriyet alanında büyük önderimizin "Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir İleri" komutunu taşıyan anıt 1933 yılında yapılmıştır. Atatürk'ü üniforma ile ve at üzerinde tüm heybeti ile gösterir.
--------------------------------------------------------------------------------
MİTHATPAŞA ENSTİTÜSÜ:
Mithatpaşa tarafından 1881'de Askeri Hastane Sahil Sıhhiye Karantina Tahaffuzhanesi yakınında kurulan İzmir Islahhanesi, mahkumlara daha iyi koşullar sağlama amacını güdüyordu. Daha sonra öksüzlere ait bir Mekteb-i Sultani olan kurum, bugünkü binasına geçtiği 1. Abdülhamit döneminde Hamidiyye Sanat Mektebi adını almıştı. Yıllar geçtikçe yeni atölyeler de eklenen okul, 1997'de yanmış yeniden aynen inşa edilmiştir.
--------------------------------------------------------------------------------
MİLLİ KÜTÜPHANE:
İzmir Milli Kütüphanesi, İzmirli avukat Kadızade İbrahim Bey'in öncülüğü ile 1911 yılında kurulmak istenmiş, mali yetersizlikler sonucunda kütüphanenin açılışı bir yıl sonraya kalmıştır. 23 Haziran 1912 tarihinde Beyler Sokağı'nda Salepçizade konağının selamlık bölümünde hizmete giren kütüphanenin bugünkü binasına taşınması ise uzun yıllar almıştır.
İzmir'in en bilinen sembollerinden biridir. Güzelliği ve narinliği ile Konak Meydanı'nı süslemektedir.1901 yılında 2. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yılı için Sadrazam Küçük Said Paşa tarafından yaptırıldı. 25m yüksekliğindeki kulenin saati, Alman İmparatoru 2. Wilhelm'in armağanıdır. Dört köşesinde çeşmeleri bulunan Saat Kulesi'nin yazıtı yoktur. Hükümet Sarayı, Belediye binası ve Konak camii ile birlikte Konak Meydanı'nın kimliğini oluşturur.
--------------------------------------------------------------------------------
ASANSÖR:
İzmir'in Musevi kültürünü yansıtan Asansör Kulesi, Nesim Levi Bayraklıoğlu isimli bir Musevi tarafından yaptırılıp kente armağan edilmişti. Günümüzde kentin en turistik yerlerinden biridir. 1907 yılında Karataş semtinde yaptırılmış olan Asansör, yaklaşık 40m yükseklikteki Halil Rıfat Paşa caddesine çıkışı sağlar.
--------------------------------------------------------------------------------
HÜKÜMET KONAĞI:
1868-1872 yılları arasında inşa edilmiş olan Hükümet Konağı, İzmir için mimari özelliğinden çok, Kurtuluş Savaşı'ndaki yeri nedeniyle önemli olan bir yapıdır. 9 Eylül 1922'de Türk ordusunun İzmir'e gelmesi ile Hükümet Konağı'na çekilen Türk Bayrağı adeta zafer ile özdeşleşmiş bir görüntüdür. Bu nedenle, Konak 1970'de yandıktan sonra 1971 yılında açılan Yeni Hükümet Konağı mimari proje yarışmasında, yapının bayrağın çekilmiş olduğu balkonlu bölümünün korunması öngörülmüştür. 1970'lerin ortalarında tümüyle yıkılan Konak, uzun süren tartışmalar sonucunda 1980'den sonra cepheleri orijinaline çok yakın bir şekilde yeniden inşa edilmiştir.
--------------------------------------------------------------------------------
DOKUZ EYLÜL ANITI:
İzmir'in 1922 yılında kurtuluşu esnasında şehit düşen Türk askerleri için yapılmış olan anıt, Halkapınar semtinde bulunmaktadır.
--------------------------------------------------------------------------------
PASAPORT İSKELESİ:
1867'de başlayan İzmir Limanına inşaatının bir bölümünü oluşturan Pasaport rıhtımı, 1876'da Fransız Guiffray şirketi tarafından ve İngiliz mühendislerin projelerine göre bitirilmişti. 1884'de kurulan İzmir Körfezi Osmanlı vapurları Hamidiyye Anonim Şirketi, Karşıyaka, Alaybey, Osmanzade, Turan, Bayraklı, Pasaport, Konak, Karataş, Salhane ve Göztepe vapur iskeleleri arasında sekiz gemilik filo ile hizmet veriyordu. Günümüzdeki Pasaport İskelesi ise örneklerine Cumhuriyet'in ilk yıllarında rastladığımız, Osmanlı ve Selçuk mimarlığından esinlenen 1. Milli Mimari stilindedir.
--------------------------------------------------------------------------------
İZMİR ATATÜRK LİSESİ:
1888'de kurulan İzmir İdadisi, Konak'ta bir yapıda öğretime başlamış, işgalden sonra ise bu yapı adliyeye tahsis edilmiştir (adı geçen yapı Hükümet Konağı'na bağlı ve şimdi yıkılmış olan eski Adliye'dir). Kuruluşundan bir süre sonra Mekteb-i Sultani adını alan bu eğitim kurumu, 1925'den sonra Rum Gündüzlü Kız Okulu'na taşınmıştır. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra İzmir Erkek Lisesi ve İzmir Birinci Erkek Lisesi olarak anılan okul, 1942'de İzmir Atatürk Lisesi adını almıştır.
--------------------------------------------------------------------------------
İLK KURŞUN ANITI:
Yunan ordusunun İzmir'i işgali sırasında, karaya çıkan düşman askerlerine karşı ilk kurşunu sıkarak, Türk direnişinin ilk örnek davranışını gösteren ve ardından şehit olan gazeteci Hasan Tahsin adına dikilen ve onu ilk kurşunu sıkarken gösteren heykel- anıt bugün Konak Meydanındadır. Anıt, 1974'te yaptırılmıştır.
--------------------------------------------------------------------------------
TURİZM İL MÜDÜRLÜĞÜ:
1891'de kurulan İzmir Ticaret Borsası, 1919'a kadar bu yapıda etkinliğini sürdürmüş, işgalden sonra 1921'de ise Yunan Milli Bankası'nın kullanımına ayrılmıştır. 1922'den sonra İzmir Merkez Postanesi ve Paket Postanesi olan yapı, halen İzmir Turizm Bölge Müdürlüğüdür. İzmir'deki 19. yy. sonu 20. yy. başı kagir mimarisinin tipik bir örneğidir.
--------------------------------------------------------------------------------
ALSANCAK GARI:
Robert Wilkin adlı İzmirli İngiliz tüccar ile dört ortağı 1855'te İzmir-Aydın demiryolu için imtiyaz talebi ile Osmanlı Hükümeti'ne başvurmuş ve 1856'da imzalanan sözleşme ile bu imtiyazı almışlardı. 1857'de şirket el değiştirmiş ve "İzmir'den Aydın'a Osmanlı Demiryolu" adını almıştı. 1857'de Vali Mustafa Paşa döneminde temeli atılan demiryolunun başlangıcında yer alan Alsancak (o günkü adıyla Punta) Garı, 1858'de hizmete açıldı.
--------------------------------------------------------------------------------
ATATÜRK ANITI:
Cumhuriyet alanında büyük önderimizin "Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir İleri" komutunu taşıyan anıt 1933 yılında yapılmıştır. Atatürk'ü üniforma ile ve at üzerinde tüm heybeti ile gösterir.
--------------------------------------------------------------------------------
MİTHATPAŞA ENSTİTÜSÜ:
Mithatpaşa tarafından 1881'de Askeri Hastane Sahil Sıhhiye Karantina Tahaffuzhanesi yakınında kurulan İzmir Islahhanesi, mahkumlara daha iyi koşullar sağlama amacını güdüyordu. Daha sonra öksüzlere ait bir Mekteb-i Sultani olan kurum, bugünkü binasına geçtiği 1. Abdülhamit döneminde Hamidiyye Sanat Mektebi adını almıştı. Yıllar geçtikçe yeni atölyeler de eklenen okul, 1997'de yanmış yeniden aynen inşa edilmiştir.
--------------------------------------------------------------------------------
MİLLİ KÜTÜPHANE:
İzmir Milli Kütüphanesi, İzmirli avukat Kadızade İbrahim Bey'in öncülüğü ile 1911 yılında kurulmak istenmiş, mali yetersizlikler sonucunda kütüphanenin açılışı bir yıl sonraya kalmıştır. 23 Haziran 1912 tarihinde Beyler Sokağı'nda Salepçizade konağının selamlık bölümünde hizmete giren kütüphanenin bugünkü binasına taşınması ise uzun yıllar almıştır.
İZMİRİN TARİHİ
İZMİR'İN TARİHİ
--------------------------------------------------------------------------------
İzmir tarihi başlıca dört büyük dönem gösterir.
1- Eski İzmir (M.Ö. 3000 - 300)
2- Helenistik Roma ve Bizans Dönemi (M.Ö. 300 - M.S. 1071),
3- Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri (M.S. 1071 - 1923),
4- Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar.
Kentin Kuruluşu:
İlk İzmir'i kuranların M.Ö. 3000'de Tunç Çağını yaşayan ve Bayraklı'da oturan bir halk olduğu, yapılan kazılar sonucu kesinlik kazanmıştır. Ancak, çok daha eski dönemlere, örneğin Yontma Taş Devrine uzanan bazı ilkel yerleşmelerin belirtileri de İzmir civarında kendini göstermektedir. Çok eski ilkel efsanelere göre, Bayraklı'daki yerleşmeden binlerce yıl önce kurulduğu belirtilen bir kentin, Tanrıların vahşeti (deprem) sonucu göl haline geldiği ileri sürülmektedir. Bu kentin, Yamanlar Dağı'ndaki Karagöl civarında olduğu tahmin edilmektedir. Biz Arkeoloji ve Tarih Bilimlerinin belgelendiği kadarıyla ilk İzmir'lilerin kentlerini Bayraklı'da kurduklarını biliyoruz. Bugünkü Bayraklı'nın hemen yanında bulunan Tekel Şarap Fabrikası bağlarının sınırları içindeki 150 dönüm büyüklüğündeki Tepekule isimli höyük (eski ismi Hacı Mutço tepesi), bundan 5000 yıl önce Luwi veya Lelej denilen en eski İzmir yurttaşlarınca kurulan ilk yerleşme bölgesi idi. Daha sonra kent, M.Ö. 1000'lerde Tepekule, kayalık bir zemine sahipti. İzmir'liler, evlerini bu kayalık yere inşa ettiler. Megaron tipi denilen evlerin alt yarısı taştan, üstü kerpiçtendi. Yer döşemeleri ve duvarları, çok enfes bir harçla sıvanmıştı. 370 metre yükseklikteki Tepekule Uygarlığı, Troya-2 Uygarlığı ile yaşdaştır.
İzmir İsmi:
Bu kelime çeşitli dillerde aksan farklılaşmalarına uğrayarak benzer biçimlerde kullanılmıştır: "Zmirna, Smirne, Simire, Semire, Lesmire, Lesmirr, Ksimire, Siniros, Mirina, Samorna, Simira, Zmirra, Asmira, Esmira, İsmira, İsmire, Yezmir gibi..."
Bütün bu erişilmez kız imgeleriyle yüklü isimler, Hitit, Helen, Roma, Bizans, Slav, Arap, Hun ve Türk dillerindeki İzmir'di. Eski iyon lehçesi, isimlerin başına "İ" belirleme sözcüğünü getirilerek, kentin adını "İzmirni" olarak söylemiştir. Bu gün kullanılan İzmir sözcüğü işte bu kökten gelmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------
İzmir tarihi başlıca dört büyük dönem gösterir.
1- Eski İzmir (M.Ö. 3000 - 300)
2- Helenistik Roma ve Bizans Dönemi (M.Ö. 300 - M.S. 1071),
3- Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri (M.S. 1071 - 1923),
4- Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar.
Kentin Kuruluşu:
İlk İzmir'i kuranların M.Ö. 3000'de Tunç Çağını yaşayan ve Bayraklı'da oturan bir halk olduğu, yapılan kazılar sonucu kesinlik kazanmıştır. Ancak, çok daha eski dönemlere, örneğin Yontma Taş Devrine uzanan bazı ilkel yerleşmelerin belirtileri de İzmir civarında kendini göstermektedir. Çok eski ilkel efsanelere göre, Bayraklı'daki yerleşmeden binlerce yıl önce kurulduğu belirtilen bir kentin, Tanrıların vahşeti (deprem) sonucu göl haline geldiği ileri sürülmektedir. Bu kentin, Yamanlar Dağı'ndaki Karagöl civarında olduğu tahmin edilmektedir. Biz Arkeoloji ve Tarih Bilimlerinin belgelendiği kadarıyla ilk İzmir'lilerin kentlerini Bayraklı'da kurduklarını biliyoruz. Bugünkü Bayraklı'nın hemen yanında bulunan Tekel Şarap Fabrikası bağlarının sınırları içindeki 150 dönüm büyüklüğündeki Tepekule isimli höyük (eski ismi Hacı Mutço tepesi), bundan 5000 yıl önce Luwi veya Lelej denilen en eski İzmir yurttaşlarınca kurulan ilk yerleşme bölgesi idi. Daha sonra kent, M.Ö. 1000'lerde Tepekule, kayalık bir zemine sahipti. İzmir'liler, evlerini bu kayalık yere inşa ettiler. Megaron tipi denilen evlerin alt yarısı taştan, üstü kerpiçtendi. Yer döşemeleri ve duvarları, çok enfes bir harçla sıvanmıştı. 370 metre yükseklikteki Tepekule Uygarlığı, Troya-2 Uygarlığı ile yaşdaştır.
İzmir İsmi:
Bu kelime çeşitli dillerde aksan farklılaşmalarına uğrayarak benzer biçimlerde kullanılmıştır: "Zmirna, Smirne, Simire, Semire, Lesmire, Lesmirr, Ksimire, Siniros, Mirina, Samorna, Simira, Zmirra, Asmira, Esmira, İsmira, İsmire, Yezmir gibi..."
Bütün bu erişilmez kız imgeleriyle yüklü isimler, Hitit, Helen, Roma, Bizans, Slav, Arap, Hun ve Türk dillerindeki İzmir'di. Eski iyon lehçesi, isimlerin başına "İ" belirleme sözcüğünü getirilerek, kentin adını "İzmirni" olarak söylemiştir. Bu gün kullanılan İzmir sözcüğü işte bu kökten gelmektedir.
İZMİR HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Türkiye'nin üçüncü büyük metropolü olan fuarlar ve kongreler merkezi İzmir, ticaret ve sanayi ile bütünleşmiş çağdaş bir liman kentidir. İzmir'in batısında renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma İmparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı İstanbul'dan sonra ikinci büyük limandır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir, Uluslararası Sanat Festivalleri ve İzmir Enternasyonal Fuarı ile de önemli bir yer tutar.
Yüzölçümü: 12.012 km² İzmir Valiliği: www.izmir.gov.tr
Nüfus: 3.500.000 (2005) İzmir Büyükşehir Belediyesi: www.izmir.bel.tr
Rakım: 25m İzmir Enternasyonal Fuarı: www.izfas.com.tr
Plaka Kodu: 35 İzmir İl Kültür ve Turizm Müd.: www.izmirturizm.gov.tr
Posta Kodu: 35XXX
İzmir'in İlçeleri:
• Aliağa • Buca • Karşıyaka • Menderes • Tire
• Bayındır • Çeşme • Kemalpaşa • Menemen • Torbalı
• Bergama • Dikili • Kınık • Ödemiş • Urla
• Beydağ • Foça • Kiraz • Seferihisar
• Bornova • Karaburun • Konak • Selçuk
İKLİM:
İzmir'de genel olarak Akdeniz ikliminin Kıyı Ege alt tipi görülür. Yani, yazları Akdeniz kıyı şeridiyle aynı sıcaklıkta ve kurak, kışları ılık ve Batı Akdeniz'den daha az yağışlıdır. İzmir ilinde kar yağışı en ender görülen yağış türüdür. Ancak, ili çevreleyen dağlarda kış aylarında kar örtüsü gözlemlenir. İzmir'de her mevsimde görülen nem, hava sıcaklığının yazın bunaltıcı, kışın dondurucu hissedilmesine nedenolur.
GÖLLER:
İzmir ili içinde büyük bir göle rastlanmaz. Var olanların en önemlileri arasındaa Gölcük, Belevi Göl, Çakalboğazı Gölleri ve Karagölü olarak sayılabilir.
AKARSULAR:
İzmir ili içinde Ege Bölgesinin önemli akarsularından olan Gediz Nehrinin aşağı çığırı ile Küçük Menderes Nehri bulunur. Diğerleri sel karakterli akar sulardır.
YAYLALAR:
İzmir-Ödemiş (Gölcük, Bozdağ) (Tatil ve Dinlenme Amacı ile Kullanılan Yayla Yerlerinden)
İzmir (Kozak) (Hem Tatil, Hem Hayvancılık Amacıyla Kullanılan Yayla Yerlerinden)
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Akdeniz ikliminin etkisi altındaki ilimizde maki florası egemendir. Bu floraya ardıç, yabani zeytin, çitlenbik, sakız ve katır tırnağı gibi kuraklığa dayanıklı ağaçlar girer. Makiler, denizden 600 m. yüksekliğe kadar çıkmaktadır. Dağlık bölgelerin büyük bir kısmı ormanlıktır. Ormanlar İl içerisinde 490.692 hektarlık bir alanı kaplar. Kültür bitkilerinden biri olan zeytinlik ve üzüm bağları geniş bir alanı kapsamaktadır.
Yüzölçümü: 12.012 km² İzmir Valiliği: www.izmir.gov.tr
Nüfus: 3.500.000 (2005) İzmir Büyükşehir Belediyesi: www.izmir.bel.tr
Rakım: 25m İzmir Enternasyonal Fuarı: www.izfas.com.tr
Plaka Kodu: 35 İzmir İl Kültür ve Turizm Müd.: www.izmirturizm.gov.tr
Posta Kodu: 35XXX
İzmir'in İlçeleri:
• Aliağa • Buca • Karşıyaka • Menderes • Tire
• Bayındır • Çeşme • Kemalpaşa • Menemen • Torbalı
• Bergama • Dikili • Kınık • Ödemiş • Urla
• Beydağ • Foça • Kiraz • Seferihisar
• Bornova • Karaburun • Konak • Selçuk
İKLİM:
İzmir'de genel olarak Akdeniz ikliminin Kıyı Ege alt tipi görülür. Yani, yazları Akdeniz kıyı şeridiyle aynı sıcaklıkta ve kurak, kışları ılık ve Batı Akdeniz'den daha az yağışlıdır. İzmir ilinde kar yağışı en ender görülen yağış türüdür. Ancak, ili çevreleyen dağlarda kış aylarında kar örtüsü gözlemlenir. İzmir'de her mevsimde görülen nem, hava sıcaklığının yazın bunaltıcı, kışın dondurucu hissedilmesine nedenolur.
GÖLLER:
İzmir ili içinde büyük bir göle rastlanmaz. Var olanların en önemlileri arasındaa Gölcük, Belevi Göl, Çakalboğazı Gölleri ve Karagölü olarak sayılabilir.
AKARSULAR:
İzmir ili içinde Ege Bölgesinin önemli akarsularından olan Gediz Nehrinin aşağı çığırı ile Küçük Menderes Nehri bulunur. Diğerleri sel karakterli akar sulardır.
YAYLALAR:
İzmir-Ödemiş (Gölcük, Bozdağ) (Tatil ve Dinlenme Amacı ile Kullanılan Yayla Yerlerinden)
İzmir (Kozak) (Hem Tatil, Hem Hayvancılık Amacıyla Kullanılan Yayla Yerlerinden)
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Akdeniz ikliminin etkisi altındaki ilimizde maki florası egemendir. Bu floraya ardıç, yabani zeytin, çitlenbik, sakız ve katır tırnağı gibi kuraklığa dayanıklı ağaçlar girer. Makiler, denizden 600 m. yüksekliğe kadar çıkmaktadır. Dağlık bölgelerin büyük bir kısmı ormanlıktır. Ormanlar İl içerisinde 490.692 hektarlık bir alanı kaplar. Kültür bitkilerinden biri olan zeytinlik ve üzüm bağları geniş bir alanı kapsamaktadır.
4 Eylül 2007 Salı
İZMİR'İN ANTİK KENTLERİ

Selçuk'un 3 kilometre güneyinde, Panayır ve Bülbül Dağı yamaçları Ayasuluk Tepesi mevkiinde kurulu Efes, 12 İon kenti içinde günümüze kalan en önemli antik kenttir. Smyrna gibi M.Ö. 3000 yıllarında kurulan Efes, dönemin en önemli liman kentleri arasındaki yerini uzun süre korumuştur. Doristilası üzerine Ege kıyılarına gelen İon'lar Efes'e yerleşmiş, daha sonra Lidya egemenliği döneminde şehirlerini geliştirmişlerdir. M.S. 1.yüzyıl'da meydana gelen depremle büyük hasar gören Efes, İmparator Tiberius zamanında yeniden imar edilirken, Hellenistik yapı yerine tüm kent Roma karakteri yapılarla dolmuştur. Siyasi ve ticari önemi büyük bir kent olan Efes, Meryem Ana'nın gelmesi ve St. Jean'ın burada yaması nedeniyle de bir dini merkez haline gelmiştir.
Tarih boyunca birçok uygarlığa evsahipliği yapan Selçuk'ta İon, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda yapı varlıklarını günümüzde de sürdürmektedir. Hrıstiyan dünyasının kutsal hac yeri Meryem Ana Evi ziyarete açıktır.
Tiyatro
Antik Efes kentinin görkemli yapıları yıllara meydan okurcasına dimdik ayakta dururken, bunların en muhteşemlerinden biri 25 bin kişilik tiyatrodur. Kuzeybatısında 2 İonik sütunlu helenistik çeşmenin bulunduğu tiyatronun, ilk kez yine Helenistik dönemde yapıldığı bilinse de günümüze kadar ayakta kalan yapının İmparator Cladius zamanında inşaasına yeniden başlandığı, İmparator Trinus (98-117) döneminde tamamlandığı bilinmektedir. Tiyatronun ön kısmında oldukça sağlam ve iri taşlardan yapılmış soyunma yerleri belirgin şekilde görünmekte ve bugün de hala kullanılmaktadır. İlk dönemde 3 katlı olan tiyatro, her biri 22'şer basamaklı üç bölümden oluşur. Sahne binası 18 metre yüksekliğindedir. 25x40 ebatlarındaki sahnenin arka duvarları son derece süslü ve nişleri içinde heykellerin bulunduğu bir görünüm taşımaktadır. Akustiği
muhteşem olan tiyatronun tribünleri, sahnenin rahat görünebilmesi için çok dik inşa edilmiştir.
Ticaret Agorası
Tiyatronun karşısında yer alan ticaret agorası giriş kapıları ve alanı çevreleyen sütunları ile dikkat çeker. Esas yapı Hellenistik olmakla birlikte, bugün kalıntıları görülen agora, İmparator Agustus döneminde yenilenmiştir. Dört tarafı stoa ile çevrili agora 2 katlı, çift kolonlu ve dorik üslupludur.
Mermer Cadde
Efes antik kentinin güneydoğusunda bulunan Magnesia kapısından Koresos kapısına kadar uzanan 400 metrelik mermer cadde, M.S. 5.yüzyılda yeniden yapılmıştır. Caddenin altından geçen kanalizasyon sistemi denize kadar uzanır. Mermer cadde ile Celsus Kütüphanesi arasındaki açık alanda Auditorium bulunduğu ve burada konuşmaların yapılıp şiirler okunarak söylevler verildiği bilinmektedir.
Celsus Kitaplığı
Agora'nın güney tarafında bulunan Celsus Kitaplığı M.S 135 yıllarında Asya konsülü Julius Celsus Halemaeanus adına oğlu Julius Agiula tarafından Romalı mimar Vitruoya'ya yaptırılmıştır. Dıştan iki katlı içten 15 metre yüksekliğinde tek bir salondan oluşup, salonu çevreleyen 3 katlı galerilerden duvara serpiştirilmiş pencerelerden ışık süzülür, arka duvardaki bir kapıdan ise Celsus'un mezarına geçilir.Kazılar sırasında Celsus'un burada bulunan heykeli halen İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Roma mimari özelliklerini yansıtan yapının ön cephe dekorasyonu devrin en güzel örnekleri arasında yer alır. Yine ön cephe kolonları arasında bulunan 4 kadın heykeli "Akıl, Kader, İlim ve Erdem" öğelerini sembolize eder. Bu heykellerin orjinalleri ise bugün Viyana Müzesi'nde bulunmaktadır. Döneminde dünyanın sayılı bilim adamı ve düşünürün yetişmesine aracı olan Celsus Kitaplığı'ndaki parşomen ruloların nemden etkilenmemesi için iki tarafı tuğladan örülmüş kapalı raflarda koydukları belirlenmiştir.
Aşk Evi
Mermer Cadde'nin Kuretler Caddesi ile kesiştiği noktada bulunur. Yol üzerinde kazılmış sol ayak ve bir kadın başı görülür. Bu iki görüntü dünyanın ilk reklam panosu olarak değerlendirilmekte ve az ileride kadın bulunabileceğini haber vermektedir. Bu ilginç ev M.S. 1.yüzyıla tarihlenmektedir, ana bir hol ve buraya açılan birçok odadan oluşmakta, içinde burada çalıştığı sayılan kızlara ait mozaik portreler yer almaktadır.
Yamaç Evler
Celsus Kütüphanesi'nden Kuretler Caddesi'ne dönüşte sağ tarafta Bülbül Dağı'nın yamaçlarında kentli zenginlerin ikamet ettikleri evlerdir. Yakın zamanda restore edilerek orjinallerine daha yakın hale getirilmişlerdir. Evler geniş merdivenlerle caddeye dikey olarak açılmakta, duvarlarında fresk mozaiklerle süslü kaplamalar bulunmaktadır. Efes'te bunların dışında son derece büyük arkeolojik öneme sahip Skolastika Hamamı, Hadriyan Hamamı, Domitian Tapınağı, Tirainan Çeşmesi, Devlet Agorası, Belediye Sarayı, Odeon, Stadyum, Akropol, Bizans Hamamları, Çifte Kiliseler (Konsül Kilisesi) , Liman Hamamları, Arkadiana (Liman Caddesi) bulunmaktadır.
Artemis Tapınağı
Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Efes Artemis Tapınağı, Selçuk'tan Kuşadası yoluna girişte sağ tarafta bulunmaktadır. Efeslilerin ilk yerleşimlerinin burada olduğu, daha sonra depremle yıkılmasının ardından Roma İmparatorluğu'nun yardımı ile yeniden ve daha görkemli olarak inşa edilmiştir. Tapınağın temel kalıntıları durmaktadır. 127 sütunlu Artemis Tapınağı'nın cephedeki 36 sütunu kabartmalıdır. Tapınağın uzunluğunun 125 metre, genişliğinin 60 ve yüksekliğinin ise 25 metre olabileceği tahmin edilmektedir. Tapınağın en eski kalıntılarının M.Ö. 6.yüzyıla kadar tarihlendiği, ikinci kez yapılışında ise 105 metre uzunluluk, 55 metre genişlik, 25 metre yükseklikte inşa edildiği ve 600 metrekarelik alana yayıldığı bilinmektedir. M.S. 263 yılında Got'lar tarafından saldırıya uğrayan tapınak yıkılmış ve yağma edilmiştir. Bugün ören yerindeki kazılar halen sürmektedir.
St. Jean Bazilikası
Bizans İmparatoru Justinyen'in MS. 6.YY.'da, Hz. İsa'nın havarilerinden St. Jean adına yaptırdığı Ayasuluk Tepesi'ndeki bazilika 40x110 metre boyutlarındadır. Batıdan girilen yapının planı bir haçı andırır. St. Jean'ın mezarı da burada bulunmaktadır.
ATATÜRK VE İZMİR

Milli Mücadeleden Önce Mustafa Kemal'in İzmir'i Ziyaretleri
Mustafa Kemal ilk olarak 1905 Şubatında İzmir'i görmüştür. Ali Fuat Cebesoy şunları söylemektedir;
"Mustafa Kemal, ben, Müfit Kırşehir ve diğer bazı mümtaz yüzbaşılar İstanbul Limanı'ndan kalkan bir Nemse Vapuruyla Beyrut'a hareket ettik.Ertesi gün öğle üzeri İzmir'e geldik. İzmir'i ilk defa görüyordum üç arkadaş bir araba tutarak Kordonboyu'nda dolaştık. Şehir fevkalade güzeldi. Şehirdeki gazinolarda orkestralar çalıyordu. Birine girmek istedik fakat; sonra vapuru kaçırmaktan korkarak bundan vazgeçtik,."
11 Ekim 1925 günü İzmir Belediye Balkonu'ndan halka hitaben yaptığı konuşmada: "Ben İzmir'i ilk gördüğüm gün mektebi terk ederek menfâma (sürgüne) gittiğim gündür. Bu güzel memlekette, menfâma giderken birkaç saat geçirmiştim. O zaman bu güzel rıhtımı baştan başa bize hasmîâi can olan yabancı bir ırkın mensuplarıyla memlû görmüştüm. O zaman hükmetmiştim ki; İzmir hakiki, asil ve necip Türk İzmirlilerden gitmişti.."
Mustafa Kemal Eylül 1907 de Selanik'e geçerken İzmir'e uğramıştır ki bu onun şehre ikinci gelişidir. Üçüncüsü Trablusgarb'a giderken, İzmir'e uğramıştır. 17 Ekim 1911 tarihinde Urla karantinasında içinde bulunduğu Rus vapurundan Selanik'te bulunan Fuat Bulca'ya yazdığı mektuptan anlıyoruz. Bu mektupta " .Vatanı Kurtarmak için şimdiye kadar olduğundan ziyade gayret ve fedakarlık zorunludur" demektedir.
Anadolu gazetesinin 9 Eylül 1913 tarihli sayısında, "Mustafa Kemal Bey" başlıklı yazıda şöyle denilmektedir:
"Bingazi muharebatı esnasında Derne ve Tobruk kumandanlığı vazifesini kemal-i muvaffakiyet ve celadetle ifa edip bilahare Bolayır Ordusu Erkân-ı Harbiye riyasetine tayin buyrulup harekât-ı ahirede (Edirne'nin geri alınması) fevkalade ibraz-î faaliyet eyleyen erkan-ı harb binbaşısı Mustafa Kemal Bey'in bera-yı tedbil'i hava şehrimizi teşrif eyledikleri istihbar olunmuştur. Gazetemiz bu muhterem askere beyanı hoşamedi eylemeği vicdanı bir vazife, telakki eyleriz."
Anadolu Gazetesinde ki bu haber Mustafa Kemal'in Milli Mücadeleden önce dördüncü kez İzmir'e geldiğini göstermektedir. Ancak bununla ilgili olarak hiçbir kaynakta bilgi bulunmadığı gibi Atatürk'ün kendisi de bundan söz etmemektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)