4 Eylül 2007 Salı

İZMİR'İN ANTİK KENTLERİ


Selçuk'un 3 kilometre güneyinde, Panayır ve Bülbül Dağı yamaçları Ayasuluk Tepesi mevkiinde kurulu Efes, 12 İon kenti içinde günümüze kalan en önemli antik kenttir. Smyrna gibi M.Ö. 3000 yıllarında kurulan Efes, dönemin en önemli liman kentleri arasındaki yerini uzun süre korumuştur. Doristilası üzerine Ege kıyılarına gelen İon'lar Efes'e yerleşmiş, daha sonra Lidya egemenliği döneminde şehirlerini geliştirmişlerdir. M.S. 1.yüzyıl'da meydana gelen depremle büyük hasar gören Efes, İmparator Tiberius zamanında yeniden imar edilirken, Hellenistik yapı yerine tüm kent Roma karakteri yapılarla dolmuştur. Siyasi ve ticari önemi büyük bir kent olan Efes, Meryem Ana'nın gelmesi ve St. Jean'ın burada yaması nedeniyle de bir dini merkez haline gelmiştir.
Tarih boyunca birçok uygarlığa evsahipliği yapan Selçuk'ta İon, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda yapı varlıklarını günümüzde de sürdürmektedir. Hrıstiyan dünyasının kutsal hac yeri Meryem Ana Evi ziyarete açıktır.

Tiyatro
Antik Efes kentinin görkemli yapıları yıllara meydan okurcasına dimdik ayakta dururken, bunların en muhteşemlerinden biri 25 bin kişilik tiyatrodur. Kuzeybatısında 2 İonik sütunlu helenistik çeşmenin bulunduğu tiyatronun, ilk kez yine Helenistik dönemde yapıldığı bilinse de günümüze kadar ayakta kalan yapının İmparator Cladius zamanında inşaasına yeniden başlandığı, İmparator Trinus (98-117) döneminde tamamlandığı bilinmektedir. Tiyatronun ön kısmında oldukça sağlam ve iri taşlardan yapılmış soyunma yerleri belirgin şekilde görünmekte ve bugün de hala kullanılmaktadır. İlk dönemde 3 katlı olan tiyatro, her biri 22'şer basamaklı üç bölümden oluşur. Sahne binası 18 metre yüksekliğindedir. 25x40 ebatlarındaki sahnenin arka duvarları son derece süslü ve nişleri içinde heykellerin bulunduğu bir görünüm taşımaktadır. Akustiği
muhteşem olan tiyatronun tribünleri, sahnenin rahat görünebilmesi için çok dik inşa edilmiştir.

Ticaret Agorası
Tiyatronun karşısında yer alan ticaret agorası giriş kapıları ve alanı çevreleyen sütunları ile dikkat çeker. Esas yapı Hellenistik olmakla birlikte, bugün kalıntıları görülen agora, İmparator Agustus döneminde yenilenmiştir. Dört tarafı stoa ile çevrili agora 2 katlı, çift kolonlu ve dorik üslupludur.

Mermer Cadde
Efes antik kentinin güneydoğusunda bulunan Magnesia kapısından Koresos kapısına kadar uzanan 400 metrelik mermer cadde, M.S. 5.yüzyılda yeniden yapılmıştır. Caddenin altından geçen kanalizasyon sistemi denize kadar uzanır. Mermer cadde ile Celsus Kütüphanesi arasındaki açık alanda Auditorium bulunduğu ve burada konuşmaların yapılıp şiirler okunarak söylevler verildiği bilinmektedir.

Celsus Kitaplığı
Agora'nın güney tarafında bulunan Celsus Kitaplığı M.S 135 yıllarında Asya konsülü Julius Celsus Halemaeanus adına oğlu Julius Agiula tarafından Romalı mimar Vitruoya'ya yaptırılmıştır. Dıştan iki katlı içten 15 metre yüksekliğinde tek bir salondan oluşup, salonu çevreleyen 3 katlı galerilerden duvara serpiştirilmiş pencerelerden ışık süzülür, arka duvardaki bir kapıdan ise Celsus'un mezarına geçilir.Kazılar sırasında Celsus'un burada bulunan heykeli halen İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Roma mimari özelliklerini yansıtan yapının ön cephe dekorasyonu devrin en güzel örnekleri arasında yer alır. Yine ön cephe kolonları arasında bulunan 4 kadın heykeli "Akıl, Kader, İlim ve Erdem" öğelerini sembolize eder. Bu heykellerin orjinalleri ise bugün Viyana Müzesi'nde bulunmaktadır. Döneminde dünyanın sayılı bilim adamı ve düşünürün yetişmesine aracı olan Celsus Kitaplığı'ndaki parşomen ruloların nemden etkilenmemesi için iki tarafı tuğladan örülmüş kapalı raflarda koydukları belirlenmiştir.

Aşk Evi
Mermer Cadde'nin Kuretler Caddesi ile kesiştiği noktada bulunur. Yol üzerinde kazılmış sol ayak ve bir kadın başı görülür. Bu iki görüntü dünyanın ilk reklam panosu olarak değerlendirilmekte ve az ileride kadın bulunabileceğini haber vermektedir. Bu ilginç ev M.S. 1.yüzyıla tarihlenmektedir, ana bir hol ve buraya açılan birçok odadan oluşmakta, içinde burada çalıştığı sayılan kızlara ait mozaik portreler yer almaktadır.


Yamaç Evler
Celsus Kütüphanesi'nden Kuretler Caddesi'ne dönüşte sağ tarafta Bülbül Dağı'nın yamaçlarında kentli zenginlerin ikamet ettikleri evlerdir. Yakın zamanda restore edilerek orjinallerine daha yakın hale getirilmişlerdir. Evler geniş merdivenlerle caddeye dikey olarak açılmakta, duvarlarında fresk mozaiklerle süslü kaplamalar bulunmaktadır. Efes'te bunların dışında son derece büyük arkeolojik öneme sahip Skolastika Hamamı, Hadriyan Hamamı, Domitian Tapınağı, Tirainan Çeşmesi, Devlet Agorası, Belediye Sarayı, Odeon, Stadyum, Akropol, Bizans Hamamları, Çifte Kiliseler (Konsül Kilisesi) , Liman Hamamları, Arkadiana (Liman Caddesi) bulunmaktadır.

Artemis Tapınağı
Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Efes Artemis Tapınağı, Selçuk'tan Kuşadası yoluna girişte sağ tarafta bulunmaktadır. Efeslilerin ilk yerleşimlerinin burada olduğu, daha sonra depremle yıkılmasının ardından Roma İmparatorluğu'nun yardımı ile yeniden ve daha görkemli olarak inşa edilmiştir. Tapınağın temel kalıntıları durmaktadır. 127 sütunlu Artemis Tapınağı'nın cephedeki 36 sütunu kabartmalıdır. Tapınağın uzunluğunun 125 metre, genişliğinin 60 ve yüksekliğinin ise 25 metre olabileceği tahmin edilmektedir. Tapınağın en eski kalıntılarının M.Ö. 6.yüzyıla kadar tarihlendiği, ikinci kez yapılışında ise 105 metre uzunluluk, 55 metre genişlik, 25 metre yükseklikte inşa edildiği ve 600 metrekarelik alana yayıldığı bilinmektedir. M.S. 263 yılında Got'lar tarafından saldırıya uğrayan tapınak yıkılmış ve yağma edilmiştir. Bugün ören yerindeki kazılar halen sürmektedir.

St. Jean Bazilikası
Bizans İmparatoru Justinyen'in MS. 6.YY.'da, Hz. İsa'nın havarilerinden St. Jean adına yaptırdığı Ayasuluk Tepesi'ndeki bazilika 40x110 metre boyutlarındadır. Batıdan girilen yapının planı bir haçı andırır. St. Jean'ın mezarı da burada bulunmaktadır.

ATATÜRK VE İZMİR


Milli Mücadeleden Önce Mustafa Kemal'in İzmir'i Ziyaretleri
Mustafa Kemal ilk olarak 1905 Şubatında İzmir'i görmüştür. Ali Fuat Cebesoy şunları söylemektedir;

"Mustafa Kemal, ben, Müfit Kırşehir ve diğer bazı mümtaz yüzbaşılar İstanbul Limanı'ndan kalkan bir Nemse Vapuruyla Beyrut'a hareket ettik.Ertesi gün öğle üzeri İzmir'e geldik. İzmir'i ilk defa görüyordum üç arkadaş bir araba tutarak Kordonboyu'nda dolaştık. Şehir fevkalade güzeldi. Şehirdeki gazinolarda orkestralar çalıyordu. Birine girmek istedik fakat; sonra vapuru kaçırmaktan korkarak bundan vazgeçtik,."

11 Ekim 1925 günü İzmir Belediye Balkonu'ndan halka hitaben yaptığı konuşmada: "Ben İzmir'i ilk gördüğüm gün mektebi terk ederek menfâma (sürgüne) gittiğim gündür. Bu güzel memlekette, menfâma giderken birkaç saat geçirmiştim. O zaman bu güzel rıhtımı baştan başa bize hasmîâi can olan yabancı bir ırkın mensuplarıyla memlû görmüştüm. O zaman hükmetmiştim ki; İzmir hakiki, asil ve necip Türk İzmirlilerden gitmişti.."

Mustafa Kemal Eylül 1907 de Selanik'e geçerken İzmir'e uğramıştır ki bu onun şehre ikinci gelişidir. Üçüncüsü Trablusgarb'a giderken, İzmir'e uğramıştır. 17 Ekim 1911 tarihinde Urla karantinasında içinde bulunduğu Rus vapurundan Selanik'te bulunan Fuat Bulca'ya yazdığı mektuptan anlıyoruz. Bu mektupta " .Vatanı Kurtarmak için şimdiye kadar olduğundan ziyade gayret ve fedakarlık zorunludur" demektedir.

Anadolu gazetesinin 9 Eylül 1913 tarihli sayısında, "Mustafa Kemal Bey" başlıklı yazıda şöyle denilmektedir:

"Bingazi muharebatı esnasında Derne ve Tobruk kumandanlığı vazifesini kemal-i muvaffakiyet ve celadetle ifa edip bilahare Bolayır Ordusu Erkân-ı Harbiye riyasetine tayin buyrulup harekât-ı ahirede (Edirne'nin geri alınması) fevkalade ibraz-î faaliyet eyleyen erkan-ı harb binbaşısı Mustafa Kemal Bey'in bera-yı tedbil'i hava şehrimizi teşrif eyledikleri istihbar olunmuştur. Gazetemiz bu muhterem askere beyanı hoşamedi eylemeği vicdanı bir vazife, telakki eyleriz."

Anadolu Gazetesinde ki bu haber Mustafa Kemal'in Milli Mücadeleden önce dördüncü kez İzmir'e geldiğini göstermektedir. Ancak bununla ilgili olarak hiçbir kaynakta bilgi bulunmadığı gibi Atatürk'ün kendisi de bundan söz etmemektedir.